Milletimiz vatan sevgisinin imandan olduğu inancındadır. Onun için vatanını sever ve vatanı için gerekirse canını seve seve feda eder.
Vatanın bütünlüğünün devamı için çok değişik tarzlarda mücadele verir.
Bu mücadele kalemle yapıldığı gibi, siyasi olarak, ulusal ve uluslararası konferanslar, paneller, çalıştaylar ve sempozyumların tertip edilmesi şeklinde de yapılır.
Madem ki vatanı sevmek imanla denk tutulur, öyle ise bu vatanda yaşayan her bir ferdin en azından kendi işini en iyi şekilde yaparak hem vatanına hem de milletine hizmet etmesi gerekir.
Vatan varsa hürriyet vardır ve dini inançların da yerine getirilmesi genel itibariyle hür olmaya bağlıdır.
Belki de bu yüzdendir ki, yukarıda ifade ettiğimiz gibi vatan sevgisi ile iman eşleştirilmiştir.
Mesela Cuma ve bayram namazlarının edasında hür olma şartı bulunmaktadır.
Vatan, şahsi ikballer, çıkarlar için satılacak bir meta değildir.
Onun değeri hiçbir dünyevi mal, şöhret, makam ile ölçülemeyecek değerdedir.
Nasıl ki, bayrak sadece bir bez parçasından ibaret olmayıp, bir milletin özgürlüğünü, istiklalini temsil eden kutsal bir değerdir, vatan coğrafyası da aynen öyledir.
Bu millet vatanı uğrunda çok canlarını feda etmiş, ediyor ve edecektir de. Zira vatan candır, vatan bizi büyüten beşiktir, vatan kutsal bir sığınaktır, vatan ana kucağıdır.
Hulasa, vatan bizim hayatımızdır. Dolayısıyla vatana yapılan tehditler, bizim canımıza, hayatımıza yapılmıştır.
Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor:
Bastığın yerleri ”toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşünaltındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli;
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
Merhum Akif ne kadar da güzel ifade etmiş. Üstünde yürüdüğümüz yerler, basılıp geçilecek basit bir toprak parçası değildir. Onun altında bu vatanın muhafazasında hayatlarını veren binlerce kefensiz şehitlerimiz vardır. Şu güzel vatanımızın hangi bölgesinde bu vatan uğruna veya vatan haline getirirken şehit ve gazilerimizin kanları akmamıştır?
Hele hele şu anda mevcut vatanımızın bulunduğu coğrafya o kadar değerlidir ki, bu kıymetinden dolayı da pek çok harici düşmanın iştahasını çekmektedir.
Onun için de daima gözleri son derece stratejik bölgede yer alan ve üç tarafı denizlerle kaplı bulunan vatanımıza el koymak için açık veya gizli düşmanlık göstermektedirler.
Dıştaki düşmandan beklenilen bu vatan topraklarımızın elimizden alınması, parçalanması ve işgal edilmesidir. Ancak işin acı tarafı bu vatan coğrafyasında dünyaya gelen, bu vatanın havasını teneffüs edip, ekmeğini yiyen kişilerin bu vatanın parçalanması için gayret etmesi kabullenilebilir bir şey değildir.
Şüphesiz ki, onları bu tarzdaki ihanete sevk eden pek çok saik bulunabilir. Bunların başında şahsi ikballer ve çıkar ilişkileri gelmektedir. İnsan ihsanın kölesidir denilir.
Zamanında içte ve dışta kendilerine verilen bir takım maddi desteklerin karşılığı olarak verilen sözler vatana ihaneti sonuç vermiş olabilir.
Bu konuda en güzel örnek 15 Temmuz 2017 tarihinde dış güdümlü, ipi dışarıda olan FETÖ tarafından yurdumuzda yapılan darbedir. Onlar, zamanında kimilerine maddi destek vererek, kimilerine çaldıkları soruları teslim ederek, kimilerine de dini duyguları ön plana çıkarıp liderlerini “mehdi” hatta “kainat imamı” gibi takdim ederek kişileri mankurtlaştırmışlar ve sonunda milletimize milletimizin silahını doğrultacak, irademizi temsil eden meclisimizi bombalayacak, emniyet birimlerini ateş altında tutacak hale getirmişlerdir.
Dünya bir imtihan salonu olup, herkesin farklı imtihanı bulunmaktadır. Kimileri zenginlikle, kimileri fakirlikle, kimileri çocuğu kimileri ana babasıyla, kimileri kardeşi kimileri komşusuyla, kimileri memuru kimileri amiri ile velhasıl herkes farklı bir sınavdadır. Ancak ortak bir kısım imtihanlar da vardır ki bunlardan biri de vatan ile ilgilidir. Dini değerlerimizin rahatça yaşayabileceğimiz yer olan vatanı korumak ve kollamak bu vatandaki herkesin görevidir.
Vatana karşı yapılan ihanet de ihanetlerin en büyüğüdür.
Şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki, diğer hususlarda olduğu gibi vatan konusunda da vatanına bağlı ve onun için canını feda eden kimseler olduğu ve olacağı gibi, vatan hainleri de vardır ve olacaktır.
Bu gerçeği daima göz önüne alarak, asla ve asla gaflet içinde bulunmamak, sürekli teyakkuzda olmak icap eder.
Şüphesiz vatanı sevmek salt “vatanımı seviyorum” sözünü söylemekten ibaret değildir. Bu güzel bir sözdür ancak altı doldurulmalıdır.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi vatan ve millet için faydalı şeyler üretmek, muhtaç olanlara yardımcı olmak, özellikle çocuklarımıza ve gençlerimize Allah sevgisi ve korkusunu aşılamak ve ahrette kesin hesap vereceği inancını kalplerine ve akıllarına yerleştirmek gerekir.
Gençlerimiz bu duygularla vatan ve milletlerine daha bağlı hale geleceklerdir.
Nasıl ki tahrip kolay olduğundan 20 adamın 20 günde yaptığı bir binayı bir adam bir günde hatta birkaç dakikada yerle bir edebileceği gibi, tahribatçıların çok olduğu bu zamanda vatan ve millet adına çok daha fazla gayret sarfetmek icap eder.
Tabii ki, doğru İslam’ın İslamiyete layık doğrulukla öğretilmesi de vatan ve millet için büyük önem taşır. anlamda mücadele etmek vatan sevgisine dahildir. Son olarak şunu ifade edelim ki, ailesiz bir hayat düşünülemez ise vatansız bir millet de düşünülemez.
Ecdadımızın şu duası ile yazımıza son verelim:
“Allah'ım dünyada vatansız, ahrette imansız bırakma.”