Türkiye Cumhuriyeti, tarih boyunca terörle mücadelede sergilediği net duruş ve uluslararası ilişkilerdeki bağımsız tavrıyla bölgesel bir güç olmayı başarmıştır.
Ancak son yıllarda ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikaları, doğrudan devletimizi hedef alan ciddi tehditler içermektedir. Bu tehditlerin temelinde, Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası kamuoyunda “İslamcı terörle” ilişkilendirme çabaları yatmaktadır. ABD, geçmişte Saddam Hüseyin’e Kuveyt’te kurduğu tuzağın bir benzerini, Suriye’de Türkiye’ye kurmayı planlıyor.
Ne yazık ki, iktidarın iç ve dış politikadaki bazı tartışmalı hamleleri, ABD’nin bu algıyı güçlendirmesine ve planlarını uygulamaya koymasına zemin hazırlamaktadır. Bu yazıda, ABD’nin Türkiye’yi hedef alan stratejilerini, iktidarın hatalarını ve bu duruma karşı alınması gereken önlemleri ele alacağız.
ABD’nin Stratejik Hedefleri: İslamcı Terör Algısını Yerleştirmek
ABD’nin Türkiye’ye yönelik en tehlikeli stratejilerinden biri, ülkemizi İslamcı terör örgütleriyle ilişkilendirme çabasıdır. Bu çaba, yalnızca Türkiye’nin uluslararası itibarını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda ülkemizi ekonomik ve diplomatik yaptırımlara açık hale getirir. ABD’nin bu hedef doğrultusundaki adımları, üç temel noktada yoğunlaşmaktadır:
1. İslamcı Terör Algısını Güçlendirme:
ABD, Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda terör örgütleriyle işbirliği yapan bir ülke olarak lanse etmeye çalışmaktadır. Özellikle Suriye’de YPG/PKK’ya sağladığı destekle, Türkiye’yi “istikrarı bozan” bir aktör olarak göstermeyi hedeflemektedir.
2. Suriye’de Saddam Senaryosu:
1990’da Saddam Hüseyin’e Kuveyt’e müdahale için dolaylı yeşil ışık yakıp ardından işgal gerekçesi oluşturan ABD, Suriye’de Türkiye için benzer bir senaryoyu hazırlıyor. Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları, terörle mücadele açısından elzem olsa da, ABD’nin “Türkiye bölgeyi işgal ediyor” propagandasına malzeme edilmektedir.
3. İç Politikayı Manipüle Etme:
ABD, Türkiye’nin iç politikasındaki bazı tartışmalı uygulamaları ve iktidarın kararlarını manipüle ederek, bu algıyı güçlendirmektedir. İktidarın bazı adımları, ne yazık ki ABD’nin eline koz vermektedir.
İktidarın Hataları: ABD’nin Planlarına Zemin Hazırlayan Politikalar
ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti’ni terörle ilişkilendirme planları, doğrudan devletimizi hedef alıyor. Ancak bu planların uygulanabilir hale gelmesinde iktidarın bazı politikalarının da rol oynadığı gerçeği görmezden gelinemez.
1. HÜDA-PAR ve Hizbullah Bağlantıları:
HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı’na dahil edilmesi ve Hizbullah bağlantılı isimlerin meclise taşınması, Türkiye’yi radikal yapılarla ilişkilendirmek isteyen çevreler için bir fırsat yaratmıştır. Özellikle Batı basını, bu gelişmeleri Türkiye aleyhine kullanmaktadır.
2. Teröristlerin Serbest Bırakılması:
Konca Kuriş cinayetinden sorumlu Hizbullahçıların serbest bırakılması, mafya liderlerine özel af çıkarılması ve DEAŞ bağlantılı kişilerin yakalanma haberleri, ABD’nin Türkiye aleyhindeki algı operasyonlarını besleyen diğer unsurlardır. Bu tür adımlar, iç politikada pragmatik hamleler olarak görülse de, uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin terörle mücadelede çifte standart uyguladığı algısını güçlendirmektedir.
3. Ebu Hanzala ve IŞİD Tartışmaları:
Ebu Hanzala gibi radikal isimlerin serbest bırakılması ve IŞİD yöneticilerinin büyükşehirlerde yakalanması, ABD’nin Türkiye’yi radikal unsurlara göz yuman bir ülke olarak göstermesine zemin hazırlamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin İtibarı ve Devlet Gelenekleri
Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası alanda hiçbir zaman terörle ilişkilendirilemeyecek kadar güçlü bir devlet geleneğine sahiptir. Ancak bu geleneği korumak ve uluslararası itibarı muhafaza etmek, yalnızca devletin değil, iktidarın da sorumluluğundadır. İktidarlar, devletin itibarını zedeleyecek adımlardan kaçınmakla yükümlüdür.
1. ABD’nin Manipülasyonlarına Karşı Net Duruş:
Türkiye, ABD’nin YPG/PKK’ya verdiği desteği uluslararası platformlarda daha güçlü bir şekilde gündeme getirmelidir. ABD’nin terör örgütlerini meşrulaştırma çabaları belgelerle teşhir edilmeli, Türkiye’nin bu yapılarla mücadeledeki kararlılığı daha etkili bir şekilde aktarılmalıdır.
2. İslamcı Terör Algısına Karşı Net Mesajlar:
Türkiye, hiçbir terör örgütünü muhatap almadığını ve almayacağını tüm dünyaya açık bir şekilde göstermelidir. Bu noktada, iç politikadaki adımların uluslararası kamuoyundaki yansımaları dikkate alınmalı, tartışmalı yapıların siyasetteki etkisi minimize edilmelidir.
3. Kamu Diplomasisinin Güçlendirilmesi:
Türkiye, uluslararası kamuoyunda etkin bir şekilde kendini anlatmalı, terörle mücadeledeki başarılarını ve kararlılığını daha geniş bir kitleye duyurmalıdır. ABD’nin manipülasyonlarına karşı gerçekler, etkili bir diplomasiyle anlatılmalıdır.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
1. Devlet ve İktidar Ayrımını Netleştirme:
ABD, Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, iktidarın bazı politikalarını hedef alıyor gibi görünse de, asıl hedef devletin itibarıdır. Bu nedenle, iktidarların attığı adımların devletin çıkarlarına zarar vermemesi sağlanmalıdır.
2. Bölgesel İttifakların Güçlendirilmesi:
Türkiye, Rusya, İran ve diğer bölgesel aktörlerle işbirliklerini derinleştirerek, ABD’nin bölgede kurmaya çalıştığı dengeyi bozabilir. Türkiye’nin, bölgedeki meşruiyeti daha güçlü bir şekilde savunulmalıdır.
3. ABD’nin Çifte Standartlarını Teşhir Etmek:
Türkiye, ABD’nin terör örgütlerini kendi çıkarları doğrultusunda meşrulaştırma çabalarını uluslararası platformlarda teşhir etmelidir. YPG/PKK’nın terör örgütü kimliği, belgelerle ve sahadaki gerçeklerle ortaya konmalıdır.
SONUÇ: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İTİBARI KORUNMALIDIR
Türkiye, ABD’nin “İslamcı terör” algısı üzerinden kurduğu tuzağa düşmeyecek kadar güçlü bir devlet geleneğine sahiptir.
Ancak bu gücü korumak ve uluslararası kamuoyunda itibarı muhafaza etmek, yalnızca devletin değil, iktidarın da sorumluluğundadır.
Türkiye Cumhuriyeti, terörle mücadeledeki net duruşunu sürdürmeli, ABD’nin planlarına karşı hem içeride hem dışarıda etkili bir strateji geliştirmelidir.
İktidarın yaptığı hatalar, devletin itibarını zedelememeli; devlet, iktidarların politikalarının bedelini ödememelidir. Türkiye, ne Saddam Hüseyin’in düştüğü tuzağa düşer, ne de terörle ilişkilendirilecek kadar itibarsız bir devlettir. Ancak bu itibarı korumak için, herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir.