Türkiye, binlerce yıllık medeniyetlerin beşiği…
Anadolu, tarih boyunca farklı inançlara, kültürlere ve milletlere ev sahipliği yapmış eşsiz bir coğrafya. Biz bugün bu toprakların mirasçılarıyız. Ancak ne acıdır ki, bu mirasın değerini anlamakta ve onu ekonomik bir kazanca dönüştürmekte hala büyük sıkıntılar yaşıyoruz.
Son yıllarda inanç turizmi kavramı üzerinde farklı kesimlerden yükselen tartışmalar var. Kimileri inanç turizmini desteklerken, kimileri de bunu “dinden çıkmak”, “günaha girmek” gibi temelsiz ithamlarla karalamaya çalışıyor. Oysa inanç turizmi, bir ülkenin tarihi ve kültürel mirasını koruma, tanıtma ve ekonomik gelir elde etme yolunda önemli bir fırsattır.
Öncelikle şunu netleştirelim: İnanç turizmi ile uğraşmak, bir insanı kâfir yapmaz! Tarihi ve dini yapıları turizme kazandırmak, o inancın mensubu olmak anlamına gelmez! Bugün Hristiyan dünyasında Müslüman ülkelerdeki camileri gezmeye giden binlerce turist var. Endonezya, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi Müslüman ülkeler, inanç turizminden ciddi gelir elde ediyor. Aynı şekilde Vatikan’ı ziyaret eden bir Müslüman, Hristiyan mı oluyor? Elbette hayır!
Türkiye, sadece Müslüman bir ülke değil, aynı zamanda tarih boyunca Hristiyanlık, Yahudilik ve diğer inançlar açısından da büyük öneme sahip bir coğrafya. İznik’teki tarihi kiliseler, Kapadokya’daki manastırlar, Mardin’deki Süryani yapıları, İstanbul’daki Ayasofya cami ve çeşitli kiliseler… Bunlar sadece Türkiye’nin değil, dünya tarihinin de önemli mirasları. Ve bu mirasları tanıtmak, korumak ve turizme kazandırmak, ülkemiz için büyük bir ekonomik fırsattır.
Bugün dünyada turizmin en önemli kollarından biri inanç turizmi. Her yıl milyonlarca insan dini ve kültürel yapıların bulunduğu bölgelere seyahat ediyor. İspanya’nın Endülüs bölgesi, Müslüman geçmişini inanç turizmiyle değerlendiriyor. Yunanistan, Osmanlı mirasına sahip çıkıp turizme kazandırıyor. Bizim ise elimizde paha biçilmez bir miras var ama onu değerlendirmek yerine korkulara ve önyargılara saplanıp kalıyoruz.
Kocaeli Turizm Derneği olarak, başta Kocaeli olmak üzere Türkiye’nin tarihi dini yapılarını turizme kazandırmak istiyoruz. Çünkü bu yapıların tanıtılması, korunması ve dünya çapında bilinmesi hem kültürel hem de ekonomik olarak ülkemize büyük katkı sağlar. Ancak bunu yaparken en büyük engelimiz, kendi insanımızın anlamsız çekinceleri ve önyargıları…
Artık şu kafa yapısından çıkmamız gerekiyor: “Bunu yaparsak dinden çıkarız”, “Bu yapıları turizme açmak günah olur” gibi yanlış düşüncelerle sadece kendimizi ve ülkemizi geri bırakıyoruz. Tarihi eserleri korumak, tanıtmak, insanlara anlatmak ne zamandan beri bir inancı zayıflatır oldu? Asıl yanlış olan, bu mirası yok saymak, çürümeye terk etmek ve gelecek nesillere aktarmamaktır.
Türkiye, inanç turizmini doğru değerlendirdiğinde milyarlarca dolarlık bir ekonomik kazanç sağlayabilir. Ancak bunun için önce zihinlerdeki prangaları kırmamız gerekiyor. Geçmişimizin mirasını sahiplenmekten, onu dünyaya anlatmaktan korkmamalıyız. Ülkemizi ve tarihini seven herkesin bu konuda bilinçlenmesi ve destek vermesi şart.
Unutmayalım: Tarihimize ve kültürel mirasımıza sahip çıkmak, inancımıza sahip çıkmaktır.
Bu miğvalde köşemizde inanç turizmine yönelik çalışmaları sizlerle paylaşacağız.
Tarsus, Kapadokya ve Mersin'de yapılacak çalışmalara davetliyiz.
Ayrıntılarına bizi takip ederek ulaşabilirsiniz.