Türkiye her yeni güne daha da ağırlaşan ekonomik yüklerle uyanıyor. Vatandaşın mutfağında tenceresi kaynamıyor, çarşı pazarda fiyatlar el yakıyor, kiralar asgari ücretle yarışıyor.
İşçi, memur, emekli… Herkes perişan.
İnsanlar kredi kartlarıyla günü kurtarmaya çalışırken bankalar faizleriyle vatandaşın iliğini sömürüyor.
Herkesin aklındaki tek soru şu:
Daha ne kadar dayanırız?
Ekonomi can çekişiyor. Ülkenin üreten kesimleri borç batağında, gençler geleceksizlik girdabında…
İnsanlar faturalarını ödeyemiyor, markete girince etiketleri görünce şaşkına dönüyor.
Öyle ki artık insanlar temel gıda maddelerini dahi yarım kilo, çeyrek kilo almaya başladı.
Peki, bu tablo karşısında iktidarın çözümü ne?
Üretimi artırmak mı? Enflasyonu düşürmek mi?
Hayır!
Onların tek gündemi kendi iktidarlarını korumak.
İktidar, ekonomik çöküşü perdelemek için her yolu deniyor.
Önce rakamları makyajlıyorlar, sonra yeni zamlarla halkın cebini boşaltıyorlar. Yetmiyor, toplumu kutuplaştırarak gündemi değiştiriyorlar. Bugün ülkenin gerçek gündemi ekonomi ve adaletsizliktir ama onlar bize HÜDA-PAR’ı, Halil Konakçı’yı, Furkan Bölükbaşı’nı tartıştırıyor. Memlekette her gün yeni bir provokasyon, her gün yeni bir suni gündem var. Ama vatandaş karnını doyuramıyor!
Hukuksuzluk ise ayrı bir kriz...
Mahkemeler iktidarın talimatıyla karar alıyor, muhalifler sudan sebeplerle tutuklanıyor, adalet terazisi çoktan bozulmuş durumda. Ekonomik çöküş yetmezmiş gibi, ülkede hukuk güvenliği de kalmadı. Artık insanlar, “Yarın başıma bir şey gelir mi?” diye düşünmeden edemiyor.
Böyle bir düzende yatırımcı gelir mi? Ekonomi düzelir mi? Hayır! Hukukun olmadığı yerde güven de olmaz, refah da olmaz!
Türkiye’nin önünde iki yol var: Ya bu çöküşü izleyip hep birlikte batacağız ya da bir an önce sandığa giderek bu düzeni değiştireceğiz.
Seçim kaçınılmaz hale gelmiştir!
Eğer bugün bir erken seçim kararı alınırsa, belki 3-5 yıl acı çekeriz ama sonra toparlanırız. Lakin bu düzen devam ederse, ülke tamamen çöker. Bu yüzden herkes şunu iyi bilmelidir: Bugün mesele siyasi partiler meselesi değildir, mesele Türkiye’nin geleceğidir.
Çünkü bu ekonomi sürdürülebilir değil! Çünkü bu hukuk düzeni adalet getirmez! Çünkü bu kutuplaştırma milleti daha fazla böler! Eğer bir an önce bir çözüm bulunmazsa, 85 milyonun geleceği tehlikeye girecek.
O halde tek çözüm, halkın sesini duyurması ve bu gidişata dur demesidir.
Unutmayın, Türkiye sahipsiz değil.
Sandık, bu milletin en büyük silahıdır. Ve bu silahı kullanma vakti gelmiştir!