Maç öncesinde en büyük motivasyonu sağladığı için UEFA’ya bir teşekkür borcumuz var gerçekten…
Avusturya karşısında kaydettiği ikinci golden sonra ‘bozkurt’ işaretiyle sevincini gösteren Merih’e Alman gazetesi Bild’in de ‘gazlamasıyla’ 2 maç ceza uydurdu Avrupa Futbol Birliği…
Eee sağ olsunlar biz de gazla çalışan bir millet olduğumuzdan mütevellit bu resti gördük ve reste restle karşılık verdik.
Portakalı soyup, başucumuza koyma zamanıydı;
Hollanda karşısına da bu duygu düşüncelerle çıktık… İlk dakikalarda kontrollü başladığımız ve rakibi tarttığımız için Portakallar yarı sahamızda fazlaca cirit attı.
Ardından sazı elimize biraz almaya başladık. Uzun toplarla Barış Alper’i ceza sahası içerisinde harekete geçirmeye yönelsek de bu çok işe yaramadı…
Peşine Arda Güler ve Hakan Çalhanoğlu ikilisini daha çok hücumda devreye soktuk. Etkili ayaklarını da Samet ve Abdülkerim ile ilk yarıda tutmayı başardık.
Tek eksik olan ise goldü… Arda’nın ceza sahasına göndermeye çalıştığı top defansa çarptı, bir diğer savunma oyuncusu da sanki auta gidiyormuş gibi meşin yuvarlağı bırakınca korner kaçınılmaz oldu.
TV’de ceza sahası dışarısında Arda’yı görünce içime bir şey doğdu, ‘bu çocuk şapkadan tavşanı çıkaracak’ dedim içimden…
Nitekim ona gelen topu içeri keserken, UEFA’dan cezalı Merih’in yerine oynayan Samet kafayla fileleri havalandırdı. Keyifler de zirveye çıktı.
İkinci yarıda ise Hollanda değişikliklerle sahaya çıktı.
Gösterdikleri hırs ve artırdıkları vites bazı sinyaller verdi.
Ülkemizde de forma giyen Veghorst bambaşka bir hava kattı Hollanda’ya…
Sağ kanattan gelişen ataklara cevap veremedik…
Geri dönen Hollanda’ya karşı gelemedik…
Oyunu sistemle yürüten ekibi durduramadık.
Sonuçta;
Otomatik Portakal’a yenildik…
Ama UEFA’ya boyun eğmedik, oynanan oyunu bozduk…
Teşekkürler çocuklar!