Türk dünyasının Başbuğ’u ülkücü hareketin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucu lideri 4 Nisan 1997 tarihinde, fani hayattan edebi aleme arkasında gözü yaşlı milyonlar bırakarak göçen, cennet mekan Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in Hakk’a yürüyüşünün akabinden geçen 28 yıla rağmen acısı aynı tazelikle kalplerde, fikirleri, mücadelesi ve şahsiyeti aynı canlılıkla yaşanmaktadır.
Türk Dünyasının Başbuğ’u merhum Alparslan Türkeş, 80 yıllık hayatının hemen hemen tamamını ülkülerine vaktetmiş bir şuur, gönül ve dava insanıdır .Attığı her adımı millet yararına, söylediği her sözü vatan lehinedir...
O yalnızca son yurdumuzla sınırlı kalmayan, Türk’ün yaşadığı her yere umut güneşi gibi doğan milli bir heyecan, milliyetçi bir kılavuz ve Türk-İslam medeniyetinin yılmaz bir savunucusudur.
Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, zamanının kabuklarını kıran, çağına damga vuran, Türk-İslam ülküsünü bayraklaştıran inanmış bir dava insanıdır.
Türk milletinin yetiştirdiği en büyük devlet adamlarından biridir. Yüce dinimizin buyruklarından hiç bir zaman ödün vermemiş, zorlukları Cenabı-ı Allah’a sığınarak ve milletimize güvenerek aşmaya çalışmıştır..
Ruhu şad, kabri nur ve mekanı cennet olsun...
Gün özel… Gün, senede bir gün de olsa, onlar hepimizin baş tacı. Zor günde en yakın dost aynı zamanda…Yıllar öncesine dönüyorum şimdi. En büyük Başbuğum’un sözleri ile güne ilişkin kısa bir anlatım yapayın önce… Tarihe geçen sözler ve Atatürk’ümün ifadeleri: “Polis asker kadar disiplinli, hukukçu k
Kayseri’de görev yapan ve mesleğinde başarılı davalara imza atmış olan Savcı Metin Yıldırım (Cerenoğlu’nun) bu eserini herkesin okuması lazım… Çok akıcı bir eser… Bu konuda Sayın Cerenoğlu ile söyleşi gerçekleştirdik. Sabırla okumaya devam ettiğinde, şu mavi gök kubbe altında, iç içe geçmiş milyar
Türk dünyasının Başbuğ’u ülkücü hareketin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucu lideri 4 Nisan 1997 tarihinde, fani hayattan edebi aleme arkasında gözü yaşlı milyonlar bırakarak göçen, cennet mekan Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in Hakk’a yürüyüşünün akabinden geçen 28 yıla rağmen acısı aynı taze
Hacı Babam yine sordu, "Bayram mı?" Eskiler derdi, bayram gelmiş neyime ekonomik kriz, et yok, şeker yok, tatlı bayramlıklar yok. Acısıyla, tatlısıyla, üzüntüsüyle, sevinciyle Ramazan Bayramını kutlayacağız. Bayram denilince çocukluğumuzda kalan o heyecan ve sevinç dolu anlarımızın, heyecanlarımızı
Nerede çocukluğumdaki, gençliğimdeki Ramazanlar gerçekten çok güzeldi.. İnsanlar değişti, dumura uğrayan duygular ve tüm güzellikleri yitirdik.. Eskiden ramazan demek paylaşmak(tı), neşe, telaş(tı).Evlerde pişirilen yemekler yakın komşulara dağıtılırdı. Şimdi ise bir enstrüman oldu Ramazan. Oysa gi