Hava Durumu

Memleketini terk etmeyen dev

Yazının Giriş Tarihi: 22.09.2024 09:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.09.2024 09:21

Saffet Arslan 958’de Hacılar’da doğdu ve tahsilinin ardından bir mobilya atölyesinde çırak olarak işe girdi. Amacı aile bütçesine birkaç kuruş katkıda bulunmak. Hani o zaman bir demir atölyesinin yanına ya da berber dükkanına çırak olarak verilse belki bugünkü Saffet Aslan olmayacak ya da farklı sektörde farklı işler yapan yine başarılı bir işadamı olacaktı.

Kısmet..

Çırak olarak mobilya sektörüne “küçük” adımını atan Arslan kısa sürede işin ayrıntılarını en iyi şekilde öğrenen önce kalfa ardından Ahilik kültürü ile yetişmiş bir “usta” oldu. Yıllar yılları kovaladı, 1981 yılında İpek Mobilya’yı kurdu ve sonrasında Türkiye’yi KANAPE ile tanıştıran öncü isimlerden biri oldu. Ve sonrasında allah da yürü ya kulum deyince, ticari zekasının ve üretim ile Türkiye’nin ihtiyacını iyi analiz etme yeteneği Saffet Arslan’ı bugünlere kadar getirdi.

28 Şubat’da halen dönemin uygulayıcılarına “hakkını helal etmeyen” Saffet Arslan bu süreci hak etmediği şekilde en ağır geçiren işadamı, sanayici ve yatırımcı oldu. Ama atlattı. Sonrasında “eğitim şart” dedi ve yüreğinin hayırseverlik kapısını “eğitim” için açtı, hem de sonuna kadar. Öyle ki, dönemin Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Fahrettin Keleştemur, İPEK Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Arslan için “kadrolu hayırseverimiz” diyordu. İlk, ortaokul, Meslek Yüksek Okulu, konferans salonu, yurt dışına eğitim için gönderilen genç beyinler ve bugüne kadar verilen ve bundan sonra da devam edecek olan binlerce karşılıksız eğitim bursu...

Bugüne gelindiğinde Saffet Arslan artık ciddi olarak kendine Türkiye’de ve dünyada yeni bir kulvarda geniş bir hat açmıştı. Artık bu hat üzerinden de yürüyecek hatta deyim yerindeyse koşacaktı. Devletin kurduğu ama özelleştirildikten sonra çalıştırılamayan ÇİNKUR, 16 defa satılmak için ihaleye çıkıldı ama kimse almadı. Bitmiş, çürümeye terk edilmiş bir yerdi neredeyse.. Saffet Arslan dolaştı ve “ölmüş tesise” sırf 2 milyon metre karelik arazisi için 5 milyon dolar verdi. Ve teklife evet denilince tesisi aldı. Fabrikayı yıkıp araziyi değerlendirmeyi düşünürken aklına girenlerin aklına uydu ve ÇİNKUR yazısını kaldırtıp yerine ÇİNKOM yazdırdı. Bundan sonra da bu fabrikada klinker üretimi için kolları sıvadı. Neticesinde bugün Türkiye’nin sektöründe en büyük isimlerinden oldu. Hele ki, İzmir ‘de (temel atma törenine Meksika Cumhurbaşkanı gelmişti) Meksikalılar’la ortak kurduğu fabrikaya tam tamına 100 milyon dolar yatırım yapılmıştı. Ve Arslan çinko da, klinker üretiminde Türkiye’nin en büyüğü olmuştu. Klinker, demir çelik fabrikalarının baca tozları(külleri) ile üretiliyor. İzmir’de de aynısı olacak ve demir çelik fabrikalarının başına bela olan “atık” ürün olarak kabul edilen baca tozlarını alıp adeta İzmir’i kirlenmekten kurtarıp nefes almasına çok büyük katkı verecek. Fabrikanın önemli bir bölümü üretime geçti, kalan kısım da önümüzdeki yıllarda tamamen bitirilip devreye girecek. Tıpkı çırak olarak girip Türkiye devi olduğu mobilya sektörü gibi, klinker üretiminde de “ölmüş” denilen bir tesisi alıp düzenleyip can verip üretime soktu ve bugün 70-80 milyon dolara yakın üretim yapıyor ve çoğunu da ihraç ediyor. İzmir de açılan fabrikada da en az 80-90 milyon dolarlık üretim yapılacak ve yüzde 90’ı da ihraç edilecek.

Hem Türkiye’deki demir çelik fabrikalarının baş belası olan baca küllerinin tamamını alıp çevrenin korunmasına müthiş bir katkı sağlamış oldu ve olacak hem de, Türkiye’nin 1 dünyanın ise en büyük tesislerinden biri olan kompleksi Türkiye’ye kazandırmış oldu. Üstelik bu kadar da değil eğer diyor Saffet Arslan, “eğer teşvik verilir ve destek olunursa Türkiye’nin tamamını yurt dışından ithal ettiği çinkoyu da üretip ülkemize çok büyük bir döviz kazandırabiliriz”.. Bu kadarla da kalmayan Arslan, “Türkiye’de olmayan çinko oksit ve çinko fosfatı da üretebiliriz. İkisi de ülkemizin çok büyük ihtiyacı.” diyor. Amerika’da Alabama’daki çinko fabrikasından daha büyük ve daha modern ve de daha çevreci olan bir tesisi İzmir’e kazandırdıklarına dikkat çeken işadamı Saffet Arslan’ın parasıyla daha kolay para kazanabilecek başka işleri yapması mümkünken neden bu tür meşakkatli işlere girdiğini de “ Çünkü ülkemin buna ihtiyacı var yani içerisinde gerçekten üretim olan sanayi üretimine yönetil yatırımlara ihtiyacı var .Bunun için elinde parası olan ve akıllı yatırım yapmak isteyenler bu hususu muhakkak düşünerek yatırım yapmalıdır” diye açıklıyor. Şimdiden bu alanda Türkiye devi olan Saffet Arslan’ın hedefinde dünya devleri arasında Türkiye’nin ve dahi Kayseri’nin adını yazdırmak var.

Mobilya, klinker, çinko derken inşaat işine de giren Saffet Arslan, tahmin edeceğiniz gibi burada da başarılı oldu. Tüm işlerinde ve ilişkilerinde “net ve açık” olmayı tercih eden Arslan’ın belki de başarısının sırlarından biri de bu özelliği. Girdiği inşaat işinde kısa sürede kaliteli ve modern konutların teslim edilmesi işin başında ve bizzat içinde Saffet Arslan olunca artık kimseye pek fazla sürpriz olmamıştı...

Bu derece yoğun ve neredeyse çocuk yaştan beri çalışma hayatının içinde ama her kademesinin içinde olan Arslan’ın kalan vakitlerinde (kalıyorsa tabi ki) ise doğup büyüdüğü yer olan Hacılar’a giderek her fırsatta çocukluk arkadaşlarıyla hasret giderdiği ve eski günleri yad ettiğini biliyoruz. Bunun dışında müthiş bir teşbih kolleksiyonu olan Saffet Arslan’ın pek kimse tarafından bilinmeyen farklı bir özelliği de uzay bilimlerine olan merakı. Üstelik de öyle böyle değil, küçük bir merakla başlayan uzay bilimlerine ilgisi neredeyse bir uzman kadar artmış ve gelişmiş.

Evet 58 yaşına pekçok başarıyı sığdırmış olan işadamı, yatırımcı ve sanayici Saffet Arslan tüm bunları yaparken de, ne öteye ne beriye, ne cemaate ne başka bir şeye sırtını dayamadan, tamamen özsermayesi ile hareket ederek, alın teri ile, Allaha sığınarak sürdürülen bir ömürlük çalışma azmi sayesin, gelmiş bugünlere...

Aslında hayatı kitaplaştırılacak örnek bir başarı hikayesidir Saffet Arslan’ın hikayesi, kimbilir belki birgün onu da yazmak bizlere nasip olur... Türkiye ve dünya markası olmasına rağmen köklerinden ayrılmayan, Kayseri’yi terk etmeyip tüm işlerinin merkezini Kayseri yapan, aile değerlerini anasından, atasından gördüğü şekliyle koruyup kollayan ve sürdürmeye gayret eden 6 çocuk babası Saffet Arslan, aslında örnek bir Kayserili. Ama anlayana ve ders alana tabi ki...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.