O, sadece bir komutan, bir siyasetçi, bir lider değildi. O, bir milletin yüreğinde tutuşan meşaleydi. Adı Alparslan’dı; soyadı gibi Türkeş’ti, yani Türk’ün eşiği, Türk’ün bekçisi, Türk’ün kendisi…
Başbuğ Alparslan Türkeş, yüzyılların özlemiyle yoğrulmuş bir ülkünün ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Onun yürüdüğü yol, çetin ve dik bir yokuştu. Ama o hiç yılmadı, hiç durmadı.
Dağlar kadar engelleri yüreğiyle, inancıyla aştı. Çünkü o biliyordu: "Türk’ün kaderi, pes etmek değil; dirilip küllerinden doğmaktır."
Gençliğini milletine adadı, ömrünü davasına vakfetti. Sürgün gördü, hapis yattı, iftiralarla çarpıştı.
Ama ne kırıldı, ne eğildi. Yıkılmadı çünkü arkasında bir milletin duası, önünde bir milletin istikbali vardı. O milletin adını, üç hilalli bayrağın gölgesinde taşıdı. O milletin kaderini, bozkurtların izinde yazdı.
"Türk milleti iki bin yıllık bir devlettir" derken; geçmişin kudretini, geleceğin umudunu aynı cümleye sığdırıyordu. Gençliğe seslendiği her kelime, bir çağrının yankısıydı: "Davamız, kuru bir kavga değil; nesilden nesile sürecek bir diriliş mücadelesidir."
Alparslan Türkeş, sadece fikir değil, karakter adamıydı. Onun duruşu, her zaman mertliğin, cesaretin ve asaletin timsali oldu. O, eğilseydi belki koltuklar alırdı, makamlar kazanırdı. Ama o, diz çökmedi. Çünkü o, Türk’ün Başbuğu'ydu.
Onun ardından kalan sadece nutuklar değil; bir nesli ayağa kaldıran, milyonların kalbine kazınan Ülkü’dür. Bir hilal uğruna toprağa düşenlerin duasında, şehit analarının gözyaşında, vatan uğruna kurban olan gençlerin haykırışında onun adı vardır.
Başbuğ’um…
Sen gideli nice yıllar oldu. Ama ne sesin sustu bu topraklarda, ne izlerin silindi. Her 4 Nisan'da gökyüzü bir başka ağlar seni, her bozkır seni özleyen bir bakışla yeşerir.
Senin adını taşıyan her yiğit, senin izini süren her evlat, yeminlidir:
"Başbuğ’um, senin emanetini asla yere düşürmeyeceğiz."
Ey Türklüğün Alpereni, bozkırın çelik yürekli yiğidi, Ruhun şad olsun…
Sesin, dalga dalga Türk yurduna yayılsın,
Adın, göklerde yankılansın,Ve ülkün, sonsuza dek yaşasın.
Çünkü sen sadece bir adam değildin…
Sen, bir milletin yeniden doğuşuydun.
O, sadece bir komutan, bir siyasetçi, bir lider değildi. O, bir milletin yüreğinde tutuşan meşaleydi. Adı Alparslan’dı; soyadı gibi Türkeş’ti, yani Türk’ün eşiği, Türk’ün bekçisi, Türk’ün kendisi… Başbuğ Alparslan Türkeş, yüzyılların özlemiyle yoğrulmuş bir ülkünün ete kemiğe bürünmüş haliydi. Onu
2 Nisan’da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaptığı “Türkiye ekonomisini durdurma” çağrısı, siyaset sahnesinde yeni bir kırılma noktası oldu. Ancak şu soruyu sormadan geçemeyiz: Zaten durmuş bir ekonomiyi daha ne kadar durdurabilirsiniz? Vatandaş nefes alamıyor, esnaf kepenk kapatıyor, gençler umud
Eskiden köy yollarından geçerken burnumuza hayvan gübresinin kokusu gelirdi. Şimdilerde bu kokudan rahatsız olanlar sosyetik apartman dairelerine hapsolmuş, doğadan kopmuş bir halde yaşıyor. "Kokuyor" diye şikâyet ettikleri o gübreler, aslında doğanın kendisiydi. Şimdi o doğa, zehirle susuz bırakı
Son yıllarda insanlık, sadece sağlıkla değil, zihinle oynanan büyük bir tiyatronun sahnesi hâline geldi. Adına "plandemi" dediler, ama perde arkasındaki gerçekler çok daha karanlıktı. Tüm dünyaya bir korku imparatorluğu kuruldu. Ekranlar, uzmanlar, devlet yetkilileri, ünlüler sıraya dizildi; maskel
Son günlerde ülkemizde yaşanan garip ve endişe verici sağlık sorunları, halk arasında ciddi bir paniğe sebep oldu. Her geçen gün artan öksürük, kusma, ishal vakaları; çocukları, yaşlıları ve bağışıklığı düşük olan bireyleri etkisi altına alıyor. Hastaneler dolup taşarken, açıklanamayan bu salgının