Tıp, insanlık tarihinin en kutsal mesleklerinden biri olarak kabul edilmiştir.
İnsanların sağlığını korumak, iyileştirmek ve yaşam kalitesini artırmak için var olan bu meslek, ne yazık ki günümüzün modern dünyasında bir ticaret aracına dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya.
Bugün bir hasta doktora gittiğinde, çoğu zaman yalnızca belirtileri hedefleyen bir tedavi önerisi alır. “Bu ilacı ömür boyu kullanacaksınız, üç ayda bir kontrole gelin,” gibi ifadelerle karşılaşmak artık olağan bir durum oldu. Ancak bu durumun ardındaki gerçek, çoğu zaman tıp sektörünün kapitalist bir düzenin parçası haline gelmesinden kaynaklanıyor. İlaç firmaları, sağlık sistemleri ve hatta bazı doktorlar için hastalar artık birer müşteri olarak görülüyor.
BESLENME VE DOĞAL TEDAVİ YÖNTEMLERİ NEDEN GÖZ ARDI EDİLİYOR?
Modern tıbbın en büyük eksikliği, hastalığın kökenine inmek yerine belirtileri yönetmeye odaklanmasıdır. Oysa birçok kronik hastalık, yanlış beslenme alışkanlıkları ve sağlıksız yaşam tarzlarından kaynaklanıyor. Eğer doğru beslenme ve bitkisel tedavi yöntemleri teşvik edilseydi, insanlar büyük ölçüde ilaçlara bağımlı olmadan sağlıklı bir yaşam sürebilirdi. Ancak bu durum sağlık sektörünün işine gelmiyor. Çünkü sağlıklı bir birey ilaç tüketmez, hastaneye gitmez ve tıp sektörüne kar sağlamaz.
HEKİMLERİN DEĞİŞEN YÜZÜ: PARA MI, ETİK Mİ?
Eskiden doktorlar, toplumun en saygı duyulan insanlarıydı. Bir doktorun temel görevi, insanların sağlığını ön planda tutarak onlara şifa vermekti. Ancak günümüzde bazı sağlık profesyonelleri, maalesef para hırsıyla bu etik değerlerden uzaklaşmış durumda. Bu değişim, sağlık sistemine olan güveni derinden sarsıyor. “Bebek katilleri, Covid katilleri, yoğun bakım katilleri” gibi ağır ithamlar, bu güven kaybının ve insanların yaşadığı hayal kırıklığının bir sonucudur.
Ancak burada tüm sağlık çalışanlarını suçlamak haksızlık olur. Onlar da aynı sistemin içinde, çoğu zaman maddi ve manevi zorluklarla boğuşarak işlerini yapmaya çalışıyor. Sorun bireysel değil, sistemseldir.
İNSAN SAĞLIĞININ DEĞERİ NEDİR?
İnsan sağlığı, paha biçilemezdir. Ancak günümüzde sağlık sistemleri, bireylerin sağlık durumunu ticari bir meta haline getirmiştir. Bir hastayı iyileştirmek yerine onu sürekli bir müşteri olarak görmek, insani değerleri hiçe saymak anlamına gelir. Bu durum, hem etik olarak hem de toplumsal açıdan kabul edilemezdir.
NE YAPILMALI?
1. Önleyici Sağlık Hizmetleri Yaygınlaştırılmalı: İnsanlara doğru beslenme, egzersiz ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları öğretilmelidir. Bu sayede hastalıklar ortaya çıkmadan önlenebilir.
2. Bitkisel ve Alternatif Tıp Desteklenmeli: Doğal tedavi yöntemleri daha fazla araştırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Bunlar modern tıbba bir alternatif değil, tamamlayıcı bir unsur olarak kullanılabilir.
3. Sağlık Sistemi Reformu: Sağlık sektörünün insan odaklı bir yapıya dönüştürülmesi gerekiyor. Para kazanmak yerine, insan hayatını merkeze alan bir sistem oluşturulmalıdır.
4. Doktorların Etik Eğitimi: Hekimler, mesleklerini icra ederken etik değerleri unutmamalıdır. Bunun için sürekli eğitim ve farkındalık çalışmaları yapılmalıdır.
5. Toplum Bilinçlenmeli: İnsanlar, kendi sağlıklarının sorumluluğunu üstlenmeli ve sağlıklarını korumak için bilinçli adımlar atmalıdır.
Modern tıp, birçok alanda insanlığa büyük faydalar sağlamış olsa da para odaklı bir sisteme dönüşmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve güvenilirliğini ciddi şekilde zedelemiştir.
İnsanların sağlığı, ticari bir araç değil, kutsal bir emanettir. Sağlık sistemini bu temel değer üzerine yeniden inşa etmek, hem bireylerin hem de toplumun geleceği için bir zorunluluktur.
Unutmayalım, sağlık ticaretin değil, insanlığın meselesidir.