Son yıllarda insanlık, sadece sağlıkla değil, zihinle oynanan büyük bir tiyatronun sahnesi hâline geldi. Adına "plandemi" dediler, ama perde arkasındaki gerçekler çok daha karanlıktı.
Tüm dünyaya bir korku imparatorluğu kuruldu. Ekranlar, uzmanlar, devlet yetkilileri, ünlüler sıraya dizildi; maskeler, yasaklar, aşı dayatmaları...
Hepsi aynı senaryonun birer parçasıydı.
Ve şimdi anlıyoruz ki, bazıları bu sahte korku düzeninde halka aşı oluyormuş gibi yaparak kameralar önünde tiyatro sergiledi.
Gerçek iğnelerden, gerçek risklerden kaçarken halkı kurban ettiler. Bu ihaneti işleyenler, bugün hâlâ ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor.
Oysa bu bir aldatma değil, apaçık bir soykırımdı. Bu suçun failleri en kısa zamanda tespit edilmeli, adaletin önüne çıkarılmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Ancak mesele burada bitmiyor.
Aynı zihniyet şimdi yeni bir perde açtı: İklim krizi. Yine korkular, yine çözümmüş gibi sunulan küresel projeler, yine dayatmalar. Karbon ayak izi yalanı, bireylere suçluluk duygusu yüklemekten başka bir işe yaramıyor. Oysa bu düzenin asıl amacı, bireyin özgürlüğünü yok etmek, enerjiye, gıdaya, suya ulaşımını kısıtlamak ve insanları yeni bir dijital kafese hapsetmektir.
Hatırlayalım: Geçmişte "pandemi bitince eski hayatınıza döneceksiniz" dediler. Döndük mü? Şimdi de "iklim için fedakârlık" diyorlar. Ne zaman bitecek bu fedakârlık? Ne zaman başlayacak bizim gerçek özgürlüğümüz?
Toplumları korku sopasıyla yönetmek isteyenlere karşı uyanık olmalıyız. Artık aynı delikten ikinci kez ısırılmayacağız. Her bireyin sorgulayan, düşünen ve hakkını arayan bir yurttaş olması gerekiyor.
Unutmayalım, karbon ayak izi yalanı, plandemi tiyatrosunun yeni perdesidir.
Bu oyunu bozmanın vakti geldi.