Toplumlar, tarih boyunca idealleri ve değerleri üzerinden şekillenmişlerdir. Bu değerler, bir milleti ayakta tutan temel taşlardır. Ancak, ne yazık ki zaman zaman bu değerlerin yerini çelişkiler, popülizm ve anlık kazanımlar alabiliyor. Türkiye’de son yıllarda bu duruma sıkça rastlıyoruz. Özellikle siyaset arenasında, söylem ve eylem tutarsızlıklarının adeta sıradanlaştığı bir süreçten geçiyoruz.
"CHP seçilirse Apo serbest kalacak" söylemini yuhalayan bir kitlenin, aynı zamanda "Apo meclise gelsin" diyen bir figürü alkışlaması bu tutarsızlığın en çarpıcı örneklerinden biri. Burada sorulması gereken önemli bir soru var: Bir toplum nasıl bu kadar hızlı bir şekilde çelişkiye düşebilir?
SİYASET VE MANİPÜLASYON
Siyasetin doğası gereği, liderlerin ve partilerin kitleleri yönlendirme gücü vardır. Ancak bu gücün kötüye kullanımı, halkı kendi değerlerinden uzaklaştırabilir. İnsanlar, güçlü bir lider ya da partinin peşinden gitmeyi sorgulamak yerine, çoğu zaman kendilerini o kitlenin bir parçası gibi hissetmeyi seçerler. Bu durum, kitlelerin manipülasyona açık hale gelmesine neden olur. Bugün bir söylemi yuhalarken, yarın tam zıttını alkışlamak, bu manipülasyonun bir sonucudur.
Ancak burada asıl suçlu sadece siyasiler değil. Suç, kendi değerlerini ve ideallerini sorgulamadan, doğruyu yanlıştan ayırt edemeyen bir toplum yapısında da gizli.
DEĞERLER ÜZERİNDEN SİYASET YAPMANIN TEHLİKESİ
Türkiye’nin en büyük handikaplarından biri, milli değerlerin siyasi malzeme haline getirilmesidir. “Apo serbest kalacak” ya da “Apo meclise gelsin” gibi söylemler, aslında bir milletin hassasiyetlerini istismar etmekten başka bir şey değildir. Terörle yıllarca mücadele etmiş, binlerce şehit vermiş bir toplumda, bu tür söylemlerle insanları yönlendirmek, siyasi kazanç uğruna yapılan bir değer sömürüsüdür.
Bir tarafta terörle mücadelede canını feda eden kahramanlar varken, diğer tarafta bu mücadeleyi hiçe sayan söylemleri meşrulaştırmak, bir milletin onuruna yapılan en büyük hakarettir. Bu hakaretin karşısında susmak ise bir o kadar onursuzluktur.
KİTLELERİN SORGULAMA YETERSİZLİĞİ
Toplum olarak, sorgulama kültüründen oldukça uzak bir yapıya sahibiz. “Apo serbest kalacak” gibi iddialara inanıp yuhalayarak tepki verirken, birkaç yıl sonra tam tersi bir söylemi alkışlamak, bireysel sorgulamanın eksikliğinden kaynaklanır. Siyasilerin söylediklerini tartmadan, doğru ya da yanlış olduğunu değerlendirmeden kabul etmek, kitleleri sürü psikolojisine sürükler.
Oysa bir milletin en büyük gücü, sorgulayan bireylerden oluşan bir toplum olmaktır. Ancak sorgulamanın olmadığı yerde, tutarsızlıklar normalleşir ve insanlar çelişkilerle yaşamaya alışır.
ÇIKIŞ YOLU: MİLLİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI
Bu çelişkili ve onursuz tabloyu değiştirmek için bireyler ve toplum olarak yeniden düşünmeliyiz. Milli değerlerimiz ve ideallerimiz siyaset üstü bir konumda tutulmalıdır. Vatanın birliği, milletin onuru, şehitlerin hatırası gibi kavramlar, hiçbir siyasi söylemin aracı olmamalıdır. Ayrıca halkın, liderlerin peşinden sorgusuzca gitmek yerine, söylediklerini değerlendirecek bir bilinç seviyesine ulaşması şarttır.
Eğer bunu başarabilirsek, ne “Apo serbest kalacak” diye yuhalayan kitleyle “Apo meclise gelsin” diyenleri alkışlayan kitle aynı olur, ne de bu kadar büyük bir çelişkiyle karşı karşıya kalırız.Bir milletin onuru, sadece zaferlerinde ya da tarihindeki kahramanlık öykülerinde değil; aynı zamanda bugünkü duruşunda saklıdır. Çelişkiler ve tutarsızlıklarla şekillenen bir toplum, onurunu kaybetmeye mahkûmdur. Sorgulayan, değerlerine sahip çıkan bir Türkiye, bu tuzağı aşabilir. Bunun için her bireyin kendi rolünü anlaması ve gereğini yapması gerekiyor.
Çünkü ne demişti bir bilge: “Onursuzluk, sessizlikten doğar.”