İnsanları sevmenin tek yolu vardır. Onları olduğu gibi sevmek.
İnsanoğlu sanki şimdiki zamanda yaşıyormuş gibi görünür olsa da o geçmişini aramaktadır. İnsanoğlu geçmişte yaşamayı bırakmadığı gibi onun aradığı kökleridir.
Güzellik diye bir şey yoktur aslında, ticari amaçlı idealize edildiği ve bu yolla kozmetik, estetik cerrahinin para kazandığı bir kapital sistemde, sizin güzellik dediğiniz kadınlara dayatılmış bir kavramdır.
Oysa ki gönül güzelliğine bakan nedense gittikçe azaldı mı ne gönlü güzel olanın yüzü de güzeldir yaptığı her şey güzeldir.
Güzel olmak önemli midir? Güzellik dış görünüşün beğenilere uygun olması mı demektir? Evrensel bir güzel var mıdır? Hepimiz farklı zevklere, farklı düşüncelere, farklı kişiliklere sahibiz
Amerika’nın geçmişine bakın şişman kadınlar güzel kabul edilirdi. Çünkü eskiden açlık ve yoksulluk olduğundan şişmanlık estetik bir değer olarak kabul görmekteydi. İnsanlar nasıl karınlarını doyuracağını düşünürlerdi.
Bu nedenle tercihlerimiz değişiktir. Bir konu hakkında zıt şeyleri savunabiliyoruz. Peki, güzellik anlayışımız ne durumdadır? Ortak bir güzelde karar kılabilir miyiz? Yoksa düşüncelerimiz gibi, güzellik ölçütümüz de değişir mi? En azından filozoflara göre, güzellik ölçütü değişkendir.
Benim açımdan birbirinden farklı güzellikler aklıma Yedi göllerde ki sonbahar güzelliği, karşı cinsin güzelliği, aracımla Ilgar dağından Posof ilçesine baktığımızda orada ki güzelliği başka yerde görmemizin mümkün olduğunu anlarız.
Kars Kalesi'nden şehre baktığımız da o güzelim mimariyi hayal etmekten başka ne yapabilir ki. Onun içindir ki Kars’a özlem hiç bitmez.
Amasya’da yeşilırmak kenarın da oturduğumuz da karşıdaki kral kaya mezarları insanı geçmişin derinliklerine götürür orada yaşayan şehzadeleri o sokakta gezer gibi hayal ederiz.
İnsan erkek olsun kadın olsun o kadar güzeldir ki ama gelin görün ki dili pek güzel değildir. Açtımı ağzını ne yazık ki ağzından çıkan kelimeler onun tüm güzellikleri alıp götürdüğünün farkın da bile değillerdir.
Bir bebek herkese güzel gelebiliyor. Ya da bir manzara ortak bir kanı oluşturabiliyor. Ne yazık ki bu ortaklıklar da, ortaklık, yani toplumsal birliktelik bitene kadardır.
Kendi değer yargılarımıza göre olmadıkça en sevimli bebeği bile beğenmeyiz. Siyahi bebekler beyaz insanlara güzel gelmeyebilir. Diğer hayvanların bebekleri, mesela yılanın bebeği güzel gelmeyebilir. Kendi çocuğumuz bize güzel görünürken, sevmediğimiz bir kişinin çocuğu güzel olmayabilir.
Bu günler de hayvanların ötanazi edilip edilmemesi ne yazık ki TBMM de görüşülmektedir. Tek bir soru soracağım orada ki vekillerin hastasına ötanazı uygulanmasına izin verirlerse onu da kabul etsin unutmayın ki Allah’ın verdiği canı sizler alamazsınız. Kimi insan da insanları çok sevdiğinden vahşi hayvanları beğenmeyebilir. Kirli ya da pis diye sevmediği hayvanlar başkasında büyüleyici özelliklere sahip güzel canlılar olabilir. Bir şehrin manzarası izlerken güzel gelebilir. Ancak daha sonra, kaynakların tutarsızca israfı ve doğanın katledilmesini düşündüğümüzde çirkin gelebilir.
Bende onun için güzeli gönül güzelliğine bıraktım gönlümüz neyi severse güzel olan odur bence…