Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti bugün 101 yaşında, bundan 20 gün sonra yani 2025 yılında Cumhuriyet 102. yaş gününe “Merhaba” diyecek.
Savaştan çıkmış, parçalamış bir İmparatorluk bakiyesi genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1950 yılına kadar olan zaman dilimini bir kenara bırakıp çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950 yılından bu zamana kadar olan sürece bakmakta fayda var.
Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950 yılı itibarı ile Türkiye Cumhuriyetinin başı hem içeride meydana gelen sıkıntılar hem de dışarıdan gelen sorunlar dolayısı ile beladan kurtulmadı, sınırlarımız içerisinde yaşayan milyonlarca vatandaşımız derinden bir “oh” çekemedi.
O günlerden şu ana kadar ülke sınırları dışarısında meydana gelen çalkalanmalardan bire bir etkilenen bir coğrafya olup çıktık.
Bugün sayıları 20’nin üzerinde bulunan AB ülkelerinde sınırların ortadan kalktığı bir ülkeden diğerine geçişte bizdeki HGS kartları ile yapılan geçişler gibi bir süreç yaşandığını görüyoruz.
Birbirleri ile olan sınırların kaldırıldığı tek paraya geçildiği bir süreçte ister istemez güvenlik sorunları da en aza indirilmiş durumda.
Böyle bir noktada iş dönüp dolaşıyor “Coğrafya kaderdir” söyleminde kilitlenip kalıyor.
AB ülkeleri sınırların kaldırılması sonucu böyle bir rahatlık yaşarken bizimde içerisinde yaşadığımız coğrafyanın sınırlarının nere de ise her ay değiştiği bunun içinde pür dikkat sınır güvenliğini düşündüğümüz zamanlar yaşıyoruz.
Ortadoğu coğrafyasında herkesin özlediği demokrasinin bir türlü hayata geçirilememesi, Başa geçen bir sülalenin fertlerinin 50 yıl 60 yıl iktidarda kalması , söz konusu iktidarında babadan oğula geçmesi bu coğrafyanın bir türlü huzur bulamamasına sebep oluyor.
Dün “Arap baharı” denilen organizasyon ile çok sayıda devlet başkanı koltuklarını terk etti, Ondan önce Şah Rıza Pehlevi İran’ı terk etmek zorunda kaldı, arada Saddam gitti, Kaddafi gitti, en son Başşer Esad Suriye’yi terk edip Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı.
Demokrasinin olmadığı, seçimlerin yapılmadığı yapılsa da şeklen olduğu, insan haklarına önem verilmediği Ortadoğu coğrafyasında bugüne kadar meydana gelen olumsuzlukların bundan sonra da devam edeceğini bilmek için kahin olmaya gerek yok.
Dolayısı ile sorunlu olanın coğrafya değil o coğrafyadaki liderler olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Belki o zaman Ortadoğu coğrafyasında bir miktar huzur gelebilir.