Bugün yeni yılın ilk günü, 2021 yılını terk ettik 2022 yılına “merhaba” dedik, Bundan çok değil iki yıl önce son derece keyifli, mutlu, huzurlu bir hayatımız varken bir anda hayatımıza giren korona belası yüzünden tüm hayatımız alt üst oldu.
Korona belasından kurtulmaya çalışırken bu sefer tüm ekonomik bilgilerimiz yerle yeksan eden başta dolar olmak üzere var olan tüm dövizlerin bizim Türk lirası üzerindeki olağan üstü yükselişini çaresiz bir şekilde izlemeye başladık.
Hayatımızın nerede ise tamamının ekonomi olduğunu işin doğrusu paramızın diğer para birimleri karşısındaki değer kaybı sonrası öğrendik, o zamana kadar siyaseti dini motifler üzerinden yürüten siyaset kurumu da ister istemez yelkenleri ekonomiye doğru çevirmek zorunda kaldı.
Bu şartlar altında yaşadığımız olumsuzluklara baktığımızda “acaba bundan sonra yaşayacağımız yıllarda karşı karşıya kaldığımız olumsuzluklardan daha beterine denk gelirmiyiz.?” sorusunu yönelttiğimizde bir andan “bundan daha kötü ne olabilir ki” cevabı ile buluşuyoruz.
Beli zamanlarda yaşadığımız kentin sokaklarınca caddelerinde ellerimiz cebimizde yürüyüşler yapıyoruz, özellikle hayatın daha seri bir şekilde aktığı caddelerde gördüğümüz genç kitle bir taraftan geleceğe yönelik umutlarımızı yukarılara doğru çekerken bir taraftan da onlar adına üzülmüyor değiliz.
Geçtiğimiz günlerde Yunanistan’ın başkenti Atina’ya dört günlük bir seyahat gerçekleştirmiştik, bizi misafir eden mihmandarımız “-Abi Yunanistan’ın nüfusu yaklaşık 12 milyon civarında “dediğinde dudaklarımızdan bir anda “-Yahu bizim Yunanistan nüfusundan daha fazla öğrencimiz var ancak bu duruma sevinmelimiyiz, yoksa üzülmelimiyiz” ifadesinin döküldüğünü hatırlıyoruz.
Bir taraftan daha çok sorgulayan ebeveynlerinin aksine daha çok sorgulayan daha iyi bir hayat sürmek isteyen bilime teknolojiye daha çok yatkın yaklaşık 15 milyon civarında öğrenci, diğer tarafta yaklaşık 14 milyon civarında emekli nüfusun bulunduğu dev bir Türkiye Cumhuriyetinden bahsediyoruz.
Bahsettiğimiz 84 milyon civarındaki dinamik nüfus gelen her eni yıla daha bir umutlanarak giriyor, İmkanı olup bir kere yurt dışına herhangi bir AB ülkesini ziyaret edebilen kim varsa oradaki refah düzeyinde bir hayat sürmenin yollarını arıyor.
Türkiye geçmişte olduğu gibi son 3-4 yılda da siyaseten son derece kısır bir süreç yaşadı, hiç kimseye faydası olmayan fındık kabuğunu bile doldurmayan içi boş tartışmalar yüzünden bırakın mesafe almayı aldığı mesafeyi bile kaybedecek noktalara kadar gitti.
2022 yılının bize geçmiş yıllarda kaybettiklerimiz tekrar kazandırıp kazandıramayacağı ile ilgili herhangi bir fikrimiz yok, zira takvimlerdeki tarihler değişse bile insan oğlunun fikirlerinin asla değişmediği bir süreçten geçiyoruz.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen 2022 yılının tüm insanlık ile birlikte huzur sağlık ve mutluluk getirmesini dilemekten başka bir çıkar yolumuz olmadığını yaşadıklarımızdan çok iyi biliyoruz.
Ancak umut etmekten umutlanmaktan başka bir çaremiz olmadığını da çok iyi biliyoruz, bu yüzden bugün “merhaba” dediğimiz 2022 yılının hepimize huzur-sağlık –mutluluk getirmesini temenni ediyoruz.
Elimizde kalan tek şey UMUT.
Biliyoruz ki umudumuzu kaybettiğimiz gün öldüğümüz gündür...